Boza’nın Adı Vefa

Havalar serinleyince akla boza, boza dendiğinde ise akla Vefa geliyor. İşte bu lezzetli içeceğin öyküsü…

Boza darı irmiği, şeker ve sudan yapılmış bir içecek türü. Birçok ev yapımı tarifte bulgur kullanılsa da esas tarif darıdan. Boza denilince akla ilk Balkanlar geliyor, Balkanlar’da özellikle de Bosna ve Kosova’da tadına baktığımız boza, daha sıvı halde ve ekşimsi tadı daha yoğun olarak servis ediliyordu. Türkiye’de boza denince akla gelen Vefa Bozacısı’nın tarifi ise biraz daha farklı. Daha koyu kıvamlı ve ekşi değil, hatta içmekten öte kaşık ile tüketiliyor. Sonbahar ve kış yaklaştıkça boza arayanların uğrak mekanı olarak akla gelen ilk tek yer de Vefa!

Aslında Vefa Bozacısı’nın İstanbul’la buluşması da Hacı Sadık Bey’in Prizren’den İstanbul’a taşınması ile başlamış. Takvimler 1876’yı gösterdiğinde ise Sadık Bey bozanın sıvı ve ekşimsi formülünü değiştirmiş, onu daha koyu kıvamlı ve tatlı bir formül uygulayarak satmaya başlamış. Kısa sürede çok sevilen bu formül bozanın şöhretini arttırmış. İşletmesini Vefa’da açan Sadık Bey’in başlattığı bozacı, bugün aynı aile tarafından işletilmeye devam ediyor.

Boza tarifine gelecek olursak, fermantasyon zamanına göre geçmişte iki çeşit üretiliyormuş. Biri içeni sarhoş edecek derecede alkollü olan ekşi boza, diğeri ise günümüzde de tüketilen tatlı boza. O zamanki boza dükkanlarının şimdiki kahvehanelerden farkı yokmuş. İnsanları sarhoş ediyor diye Osmanlı zamanında çıkarılan bir fetva ile alkollü boza satılan işletmelerin kapatıldığı bilgisi de mevcut.

Vefa sadece bir semt adı değil, bir ürüne ismini veren bir hissiyat ayrıca. İstanbul’a yolu düşenlerin uğrak noktalarından biri olan Vefa Bozacısı günün her saati yoğun ve sirkülasyonu yüksek. Tabii bunun yanında hediyelik şekilde satın alabileceğiniz litrelik bozaları da var. Bozacının şahidi şıracı mı bilinmez ama Vefa Bozacısı çok güzel şıra da satıyor. Gelmişken edinebilirsiniz. Tarihi dükkanda 1937 yılında Atatürk’ün ziyaretinde kullandığı bardak da sergileniyor.

Vefa Bozacısı, Fatih’te Bozdoğan su kemerine paralel Cemal Yener Tosyalı sokakta yer alıyor. Aracınızla bu sokağa rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Aksaray-Taksim veya Eminönü otobüsleri ile Saraçhane durağında inip yürüyebilir, İstanbul metrosu ile Vezneciler durağında inip buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Boza soğuk tüketilen bir içecek. Her ne kadar içecek desek de, Vefa Bozası koyu kıvamlı olduğundan kaşık ile yenilebiliyor. Üzerine serpilen tarçın ve leblebi ile servis edilmesi de lezzetini artırıyor.

Vefa Bozacısı’nın bulunduğu Vefa Caddesi de oldukça aktif bir cadde. Hemen karşısındaki bir kuruyemişçide her daim leblebi bulmanız mümkün. Boza leblebisiz de olur, fakat ilk defa tadacaksanız leblebi ile tatmanızı tavsiye ederim. Yine aynı sokakta bir de gazozcu var. Türkiye’nin dört bir tarafında üretilen gazoz çeşitlerini burada bulabilirsiniz. Tam bir nostalji havası estiren bir sokak burası.

Boza fazla içildiğinde kilo aldırabilir, bu nedenle dikkatli olmak gerek. Ayrıca aktif bakteri içerdiğinden sindirim sorunu yaşayanlara da iyi geldiği de biliniyor.

Yazının sonlarına gelirken boza dendiğinde akla gelen bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Ben bir Orhan Pamuk romanının bu kadar samimiyete sahip olabileceğini düşünmemiştim. Şimdi boza ile Orhan Pamuk arasında ne bağlantı var diyebilirsiniz. Orhan Pamuk altı yılda tamamladığı Kafamda Bir Tuhaflık isimli romanında, işi bozacılık olan bir adamın aşk öyküsünü anlatıyor. Pamuk, Bozacı Mevlüt’ün çocukluktan başlayan yaşam öyküsünü yakın tarihte yaşanan siyasi olayları da tarafsızca yorumlayarak anlatmış. Boza demişken burada Mevlüt’ten bahsetmemek olmazdı. Hala okumadıysanız kitabı mutlaka edinin.

Bozanızı içtiniz, sonraki rotanız mutlaka Süleymaniye Camii’ne doğru ara sokaklardan geçerek tarihi Süleymaniye evlerini fotoğraflamak olsun.

Aşağıda 7 Aralık 2020’de NTV’de yayınlanan boza ile ilgili bir programdan alıntı paylaşıyorum. Ağzınızın tadı bozulmasın efendim.

Yazar: Cengiz Selçuk

www.cengizselcuk.com


Önerilen yazılar