Eylül ayı her hafta moda haftasıydı! New York, Londra, Milan ve Paris ise her zamanki gibi modanın metropolleri. Her şehirde, birbirinden farklı tasarım ve tasarımcılar, sıradışı şovlar, ve tabii ki moda dünyasının unutulmaz isimleri 2017 senesine damgasını vurdu. New York Moda Haftası’nda çeşitlilik, Londra Moda Haftası’nda dinamizm, Milan Moda Haftası’nda stil ve Paris Moda Haftası’nda şov ön plandaydı. Beraber ufak bir moda turu yapalım o zaman…

New York Fashion Week – NYFW

7-14 Eylül

Bu sene NYFW’e katılmayacak olan dev moda isimleri akıllarda soru işareti bırakmıştı, fakat büyük isimlerin eksikliği New York’ta yeni tasarımcıların önünü açtı. Genel olarak NYFW’e çeşitlilik teması hakimdi.

En son ne zaman moda haftası podyumlarında hamile bir modelin yürüdüğünü gördünüz? Bushwick’de gerçekleşen Eckhaus Latta defilesindeki hamile model, tüm haftanın en çok konuşulan konularından biri oldu.

NYFW’de dikkatimi çeken başka bir unsur da modellerin çeşitliliği oldu. Chromat için podyumdaki yerini alan Jordyn Woods, büyük bedenlerin de artık podyumda bir yeri olacağının göstergesi olabilir mi? Rihanna’nin kilo almasının gündemde olduğu bu aylarda podyumlara yansıyan yoksa büyük beden modası mı?

London Fashion Week – LFW

15-19 Eylül

Londra modanın ikinci durağıydı. Londra Moda Haftası’nda en çok dikkatimi çeken dinamizm oldu. Bir tek benim dikkatimi çekmemiş ama Londra’nın canlılığı. Bu sene Giorgio Armani 10 yıldan sonra ilk kez Londra’da defile yaptı ve Londra’yı dinamizmi nedeniyle seçtiğini belirtti. Armani’nin yeni koleksiyonu 83 yaşında bir tasarımcıdan bekleyeceğinizin aksine, oldukça genç ve enerjik.

LFW’nin en dinamik defilesi ise Gigi Hadid ve Tommy Hilfiger iş birliğinden geldi. LFW’in en uzun ve muhtemelen en çok provası yapılmış defilesi, kapanışı Cirque de Soleil’den anımsayabileceğiniz sahnelerle yaptı.

Bu sene podyumlardaki çeşitlilik NYFW’le sınırlı değildi. Julien Macdonald için podyumda yer alan Winnie Harlow, bahse değer.

Milan Fashion Week – MFW

20-26 Eylül

Milan Moda Haftası’nın büyük teması her zamanki gibi stildi. Stil sahibi tasarımcılar, tasarımları taşıyan stil sahibi modeller ve çok daha fazlası. Can-ı gönülden bir Gucci tutkunu olmama rağmen, bu sene MFW’in en etkileyici defilesi Versace’den geldi. Donatella Versace, 20 sene önce Miami’de öldürülen ağabeyi Gianni Versace için unutulmaz bir ‘tribute’ defilesi organize etti. Vintage Versace baskılarının, Donatella’nın şık tasarımlarıyla yeniden hayat bulduğu defilenin kapanışı olay niteliğindeydi. Naomi Campbell, Helena Christensen, Cindy Crawford, Claudia Schiffer ve Carla Bruni gibi efsaneler kapanış yapınca ister istemez olay oluyor tabii.

Gucci, Alberta Ferretti, Fausto Puglisi, Maxmara, Fendi, Etro, Roberto Cavalli, Moschino, Prada ve Dolce & Gabbana, birbirinden etkileyici tasarımlarıyla, sizinle hangi birini paylaşacağım konusunda beni bir hayli kararsız bıraktı.

Paris Fashion Week – PFW

29 Eylül-3 Ekim

Küçük moda turumuzun son durağına geldik. PFW tam anlamıyla bir şovdu! Defilelerin farklı lokasyonlarda yapıldığı PFW’de modanın öncüleri hiçbir masraftan kaçınmamışlar. Karl Lagerfeld, Chanel için Grand Palais’de, Fransa’nın Güney’inde bulunan Verdon Gorge’un replikasını yaptırmış. Yapımı 2 ay alan bu replikanın, catwalk platformunun altında buluşan 6 tane şelalesi var. ‘Su hayattır’ mottosuyla tasarlanmış 89 look, yağmurlu günlere bakış açınızı sonsuza dek değiştirebilir.

Konu PFW olunca, markaların seçtiği lokasyon apayrı bir önem taşıyor. Saint Laurent bu sene lokasyon seçiminde birçok markayı alt etti ve Anthony Vaccarello en güzel tasarımlarını Eyfel Kulesi’nin ayaklarına serdi.

Popüler kültür podyumlarda! Louis Vuitton, ünlü Hollywood yıldızlarının ön sıraları doldurduğu defilesinde, popüler kültürün son gözdelerinden olan Stranger Things T-shirt’ü ile herkesi şaşırttı. Louis Vuitton’un tasarımcısı Nicolas Ghesquiére’ın büyük bir bilim kurgu tutkunu olduğunu göz önünde bulundurursak çok da şaşırmamak lazım.

Yazar: Bulut Özdemiroğlu