Zeytin ve fıstık ağaçları ile kaplı Aegina Adası, Atina’yı yaz aylarında ziyaret edenlerin uğrak noktalarından biri…
Ayhan Sicimoğlu’nun methetmesi sayesinde uğradığımız Atina’nın pastırmacısı Karamanlidika’nın ardından Yunan sirtakisine payduşka dansıyla eşlik ettiğimiz bir bahar gecesinin sabahında, 9 feribotu ile Pire limanından ayrılıyoruz.
Bir saate yaklaşan yolculuğumuz sonrasında limana ayak basar basmaz hemen keşfe başlıyoruz. Adanın en hareketli bölümü, feribotların yanaştığı limana paralel uzanan Dimokratias isimli kordon. Bu kordon boyunca sıralanan onlarca kafe, fırın, restoran, pastane ve eğlence mekanı bulunuyor. Pileos ve Iriroti isimli sokakları keşfe çıkarak Mourtzis Geleneksel Tatlıları isimli dükkana uğruyoruz. Zaten sokakları dolaşırken gözünüze çarpmaması imkansız, renkli bir dükkan burası. Mutlaka uğrayıp tadımlık lezzetlerini denemenizi öneririz. Eğer adadan dönerken yanınıza bir şeyler almak isterseniz yine buradan kuruyemiş alabilirsiniz.
Sıradaki durağımız ise eski bir yapı olan bir kilise. Isodia Theotokou isimli bu kilise 16. yüzyılda inşa edilen eski bir bazilikanın üstüne, 1906 yılında Meryem Ana adına inşa edilmiş. Siz de buraya kısa bir ziyarette bulunabilirsiniz.
Ardından yolumuz soluklanmak için Pemh isimli kafeye düştü. Bir kahve eşliğinde sundukları cheesecake’in tadı unutulmazlar arasında akıllarımızda yerini aldı. Adanın bu bölgesinde ne kadar zamanınız olduğuna göre uğrayabileceğiniz, güzel bir manzara sunan antik dönemden kalma Apollo tapınağı bulunuyor. Ayrıca adanın arkeoloji müzesi de tapınağın yakınında ziyaretçilerini bekliyor.
Bu moladan sonra adayı tam anlamıyla keşfetmek için bir araba kiralamaya karar verdik. Adanın veya bizim kiralama yaptığımız firmanın en güzel yanı, yarım gün için benzini de içinde olan bir seçenek sunmasıydı. Aynı zamanda adada bisiklet ve ATV kiralamanız mümkün. Ancak bu araçlar ile gezebileceğiniz noktalar sınırlı olacak.
Kiraladığımız araç ile zeytin ve fıstık ağaçları eşliğinde adanın batısındaki Marina bölgesine direksiyon kırdık. Yol üstünde ilk durağımız İstanbul Ayasofyasının kardeşi olarak nitelendirilen Agios Nektarios Manastırı oldu. İçinde bir şapel de bulunduran manastır adadaki turistik aktiviteler için önemli bir nokta olarak göze çarpıyor. Etkileyici mimarisi ve tertemiz, yeşil bahçeleri sizi farklı bir yerde olduğunuza inandırmaya fazlasıyla yetecek.
Marina bölgesine doğru ilerlemeye devam ettiğinizde bu defa sizi 2500 yıllık geçmişi ile, tanrıça Aphaia’ya adanmış, Aigina Aphaia isimli bir tapınak karşılayacak. Her antik dönem tapınağı gibi bölgeye hakim, yüksek bir noktaya kurulmuş tapınak, geniş bir manzara keyfi sunuyor.
Sonraki durağımız adanın en batı ucunda yer alan Marina bölgesi. Bu bölge Yunan vatandaşlarının yazlık bölgesi olarak biliniyor. Adanın denize girilebilecek plajlarından Aegina Marina Beach bu bölgede bulunuyor. Aigia Marina da bu bölgede denize girebileceğiniz bir diğer nokta. Eğer adadaki ziyaretinizi uzatmak isterseniz bu bölgede yer alan konaklama seçeneklerini tercih edebilirsiniz. Adaya ayak bastığınız bölgede bulunan Kolona Beach denize girmek için bir diğer alternatif. Zamanınıza varsa, adanın 9 farklı bölgesinde uzunlukları 1 ile 6 km arasında değişen trekking rotaları da bulunuyor.
Adanın geceleri ise klasik Yunan tavernalarıyla renkleniyor. Eğer Eylül aylarında bir planınız varsa adada bu yıl düzenlenecek bir de fıstık festivali, Aegina Fistiki Festival var. Adadan geri dönerken mutlaka bol bol fıstık almayı unutmayın!
Yazar: Cengiz Selçuk