Kahve keyfinizin kafein bağımlılığına dönüşmesini nasıl önleyebilirsiniz?

Günümüzde birçoğumuzun severek tükettiği kahve genellikle keyifli anlarımızın eşlikçisi oluyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. H. Nesrin Dilbaz kahveyi, “Bir kahve içerek kendimi ödüllendireyim” ya da “Sevdiğim biri ile kahve eşliğinde sohbet edeceğim” dediklerimiz gibi, bizi rahatlatan, stresimizi azaltan ve mutlu olduğumuz anlarda içtiğimizi belirtiyor. Kahve damarları genişletiyor, zihni açıyor, ancak bunların yanı sıra, özellikle mutlu anlarımıza eşlik etmesi sayesinde daha da anlam kazanıyor. Bu da aynı hazzı yakalayabilmek için tüketilen kahve miktarının artmasına sebep olabiliyor ve kişi bir tolerans oluşturabiliyor. Bu nedenle her şeyde olduğu gibi kahveyi de ölçülü tüketmek önemli.

Günde 1-2 fincan içmekle başlayan kahve tüketimi, hazzın artmasıyla beraber kişide bağımlılığa yol açabiliyor. Bu nedenle kahve tüketimi, günlük en fazla 1-2 fincanla sınırlı kalmalı. Bazı kişiler, işleriyle ilişkili zihinsel ve fiziksel aktivitelere yönelik enerjiyi ve ilgiyi artırmak için kafeinin uyarıcı etkilerinden yararlanırken, kafeinin verdiği bu artan enerji ve uyanıklıktan dolayı dozu kaçırıp bunu bir bağımlılık haline getirebiliyor.

Kişi, günlük alıştığı miktarda kahve içmediğinde kahveye ihtiyaç duyabiliyor ve bir arama davranışı içine girebiliyor. Bu kafein yoksunluğu, kafein bağımlısı olanlarda daha çok hissediliyor ve kafein yoksunluğu çeken insanlar tarafından en sık fark edilen semptom şiddetli, yoğun baş ağrısı oluyor. Bu kişiler kendilerini genellikle çok yorgun ve hatta uykulu hissedebiliyor. Konsantre olmada zorluk çekebiliyor, depresif veya sinirli olabiliyor. Kafein yoksunluğu çeken insanlarda bulantı, kusma, kas ağrısı veya grip benzeri semptomlar bile yaşanabiliyor; enerji eksikliği, motivasyon düşüklüğü de görülebiliyor.

Bu nedenle kahve keyfinizin bir bağımlılığa dönüşmemesi için günlük tüketiminizde, tavsiye edilen sınırı aşmamaya dikkat etmelisiniz.