• Gez
Kızıl Şehir: Bolonya
Bolonya kızıl binalarıyla hafızalarda kalıcı bir iz, birbirinden lezzetli yemekleriyle de damaklarda unutulmaz bir tat bırakıyor. Milano’dan bindiğim trenle ulaştığım Bolonya’daki binaların kızıllığı bana geride bıraktığım şehirden bambaşka bir karaktere sahip bir yere ulaştığımı anında fark ettiriyor. Hemen otele yerleşip buradaki iki günümü değerlendirmek üzere şehrin merkezi olan Maggiore Meydanı’na yürüyorum. Maalesef benim gittiğim dönemde […]
Kızıl Şehir: Bolonya

Bolonya kızıl binalarıyla hafızalarda kalıcı bir iz, birbirinden lezzetli yemekleriyle de damaklarda unutulmaz bir tat bırakıyor. Milano’dan bindiğim trenle ulaştığım Bolonya’daki binaların kızıllığı bana geride bıraktığım şehirden bambaşka bir karaktere sahip bir yere ulaştığımı anında fark ettiriyor. Hemen otele yerleşip buradaki iki günümü değerlendirmek üzere şehrin merkezi olan Maggiore Meydanı’na yürüyorum. Maalesef benim gittiğim dönemde […]

Bolonya kızıl binalarıyla hafızalarda kalıcı bir iz, birbirinden lezzetli yemekleriyle de damaklarda unutulmaz bir tat bırakıyor.

Milano’dan bindiğim trenle ulaştığım Bolonya’daki binaların kızıllığı bana geride bıraktığım şehirden bambaşka bir karaktere sahip bir yere ulaştığımı anında fark ettiriyor. Hemen otele yerleşip buradaki iki günümü değerlendirmek üzere şehrin merkezi olan Maggiore Meydanı’na yürüyorum. Maalesef benim gittiğim dönemde tadilatta olduğu için 1563 yılında, Tommosa Lauret tarafından tasarlanan mimari eser Neptün Çeşmesi’ni göremiyorum ancak geniş meydanın etrafını sarmış, Bolonya’nın şehir meclisi olan Palazzo Communal gibi yapıların görkemi yine de beni büyülemeyi başarıyor.

Ardından bir yemek molası verip şehrin meşhur makarnalarını tatmak üzere ara sokaklara dalıyorum. Taş döşeli sokaklarda rustik görünümlü sayısız lokal restoran bulunuyor. Benim tercihimse ününü duyduğum Osteria dell’Orsa oluyor ve otantik İtalyan mutfağından örnekler sunan bu sade restoranda yediğim makarna, buranın ününü hak ettiğini kanıtlıyor.

Yeni bir şehri ziyaret ederken kendime bir hedef belirleyip oraya doğru ilermek yerine bazen tamamen içgüdüsel olarak sokaklarda kaybolmaya bayılırım. Bolonya’nın eski kent merkezinin altıgene benzer yapısı da işimi kolaylaştırıyor. Şehrin Orta çağ mimarisine sahip yapılarının birçoğu kızıl renklerle edilmesinin dışında bir başka mimari özelliğe daha sahipler. ‘Portico’ denilen sütunlu galeriler hemen her binanın önünde var, böylece sıcak ve güneşli bir yaz gününde bile Bolonya’yı gölgede gezebiliyorsunuz.

Ardından şehrin bir diğer simgesi olan ve Piazza Maggiore’ya çok yakın, ufak Piazza di Porta Ravegnana adlı meydanda bulunan kuleler Asinelli ve Garisenda’ya doğru ilerlemeye başlıyorum. Aslında geçmişte şehirde 100’den fazla kule varmış ancak yaşanan doğal afetler nedeniyle bu kulelerin büyük çoğunluğu yıkılmış.

Kulelerden kısa olan Garisenda hafif eğik yapısıyla Pisa kulesini andırıyor. 12 .yüzyılda zengin aileler tarafından inşa edilen kulelerden, daha yüksek olan Asinelli’ye ise 498 adet ahşap basamakla çıkabiliyorsunuz. Bu çabamın karşılığı ise Bologna ve onun etrafını saran yeşil tepelerin uçsuz bucaksız bir manzarası oluyor. Şehrin biraz dışındaki bir tepede yer alan ve 1723’te inşa edilmiş Sanctuary di Madonna di San Luca’yı da uzaktan seyredebiliyorum. Yaklaşık bir saat yürüme mesafesinde olan ve Bolonya’nın farklı bir açıdan manzarasını sunan bu dini yapıyı ziyaret etmek için maalesef yeterli vaktim yok.

Şehrin bir diğer önemli yapısı da 1390 senesinde yapımına başlanılan San Petronio Bazilikası. Maggiore meydanında bulunan bazilika 132 metrelik uzunluğu ve 66 metrelik genişliğiyle epey görkemli.

Bolonya’nın ilginç dini yapılarından biri de yedi kilisenin iç içe geçerek bir kompleks oluşturduğu San Stefano Bazilikası, günümüzde bu kiliselerden sadece dördü ayakta kalabilmiş. Serin avluları ve huzurlu sessizliğiyle görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Üstelik kuleleri arkanızda bırakıp bazilikaya doğru yürürken harika yapıların bulunduğu bir caddeden geçeceksiniz.

İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesinde bulunan Bologna’da ben fazla zaman geçiremediğim için çok restoran deneme şansım olmadı ancak en salaşından en lüksüne kadar büyük çoğunda, sizi harika lezzetlerin beklediğinden emin olabilirsiniz. Yiyecek alışverişi yapacaksanız (ki bence Bolonya gibi bir yere gelmişken yapmamak büyük bir kayıp olur) adresiniz Mercato Antiquario Citta di Bologna olmalı. Burada İtalyan mutfağı üzerine ne ararsanız bulabileceğiniz gibi sıkça yapılan kültürel yemek etkinliklerinde de farklı lezzetler tadabilirsiniz. Zaten girdiğiniz anda gördüğünüz taze makarna vitrinlerinin cazibesine saniyeler içinde kapılacaksınız.

Kısa ama dolu bir tatil yapacaksanız, hele bir de damağınıza düşkünseniz İtalya’nın bu sıcacık şehrini ziyaret etmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.

Yazar: Cemre Akkartal

Benzer Yazılar
Alaçatı En iyi Serpme Kahvaltı Mekanları ve Önerileri
Gez

Alaçatı'nın doğal havasında huzurlu bir kahvaltı keyfine ne dersiniz? İşte Alaçatı'nın en iyi serpme kahvaltı mekanları;.

Alaçatı En İyi Kahvaltı Mekanları ve Önerileri
Gez

Alaçatı’nın kendine özgü doğal havasında taptaze hazırlanan kahvaltıların keyfini çıkarmaya ne dersiniz? İşte Alaçatı’nı.

Bodrum En İyi Serpme Kahvaltı Mekanları ve Önerileri
Gez

Doğal güzellikleri ve yöresel lezzetleriyle hayranlık uyandıran Bodrum’un en iyi serpme kahvaltı mekanlarını sizlerle pa.

Bodrum En İyi Kahvaltı Mekanları ve Önerileri
Gez

Bodrumun eşsiz manzarası eşliğinde doğal ortamının keyifini çıkararak kahvaltı yapabileceğiniz mekanları sizler için der.

Brandlife Logo