En İyi 5 Albüm

2015’te yine çok sayıda albüm adından söz ettirmeyi başardı. İşte yıl sona ermeden kulak vermeniz gerekenler…

Müzik dünyasında 2015 aşk acısının albümlere yansıdığı, melankolik bir yıl olarak hatırlanacak gibi duruyor. Dans ettiren şarkılarda bile bu hava var! Yıl boyu çıkan albümlerin en popüler olanlarının en iyi albümler olarak nitelendirilmiyor olması ise artık alıştığımız bir durum. 2015 için önümüzdeki yıl Grammy’e kimler aday gösterilir henüz belli değil ama indie dünyasının iyi müzikte kesinlikle daha önde olduğu su götürmez bir gerçek. Peki 2015’te dinlemeye doyamadığımız albümler hangileri? İşte kaliteli müzisyenlerin elinden çıkma 2015’in en iyileri!

Tame Impala / Currents

Yılın en iyi albümünün popüler isimlerden değil de, Tame Impala gibi indie bir gruptan gelmesi müzik dünyasını epey şaşırtmış durumda. Nereye bakarsanız bakın, hangi eleştirmene sorarsanız sorun, alacağınız cevap belli: 2015’in en iyi albümü kesinlikle Currents.

Tame Impala’yı ilk defa duyanlar için grubun kendisinden biraz bahsetmekte fayda var. Avustralya’nın bağrından kopup gelen Tame Impala, Currents ile birlikte üç stüdyo albümünün sahibi. Bu albümlerin hepsinin arkasında ise nereden baksanız tek bir adam var; grubun müthiş yetenekli üyesi Kevin Parker. Kendisi Tame Impala’nın frontmen’i olmakla birlikte, hem vokali hem de gitaristi. Aynı zamanda şarkı sözlerinin ve bestelerin de sahibi. Buradan bakıldığında Currents’ı Kevin Parker’ın ayrılık sonrası kendisiyle yüzleştiği oldukça kişisel bir albüm olarak da görebiliriz. Tüm şarkılar buram buram aşk, ayrılık acısı ve yalnızlık içeriyor.

Tame Impala’nın sound’u 60’lar sonu İngiliz saykodelik geleneğine dayanıyor. Currents da bu çizgide durmaya devam eden bir albüm. Ancak melodiler kesinlikle eskide kalmış değil. Oldukça akıcı ve akılda kalıcı. Albüm genelinde melankolik bir hava olsa da, dans ettiren şarkılar da mevcut. Kısacası Currents, aynı tarz müziklerden sıkılanlar için mükemmel bir kaçış noktası. Mutlaka dinleyin.

Björk / Vulnicura

Müzik dünyasının en sıradışı kadını olan Björk, dokuzuncu albümü Vulnicura ile yılın en tartışmalı albümlerinden birine imza attı. Planlanan yayın tarihinden neredeyse iki ay önce albümün tamamı internete sızdığından alelacele bir şekilde piyasaya sürülen albüm, uzun süre Spotify gibi streaming servislerine de verilmedi. Bunun sebebi Björk’ün streaming servislerinin emek hırsızlığı olduğunu düşünmesi ve fiziki olarak yayınlanan bir eserin ancak 2-3 yıl sonra bedava dinlenmesi gerektiğini belirtmesiydi. Ancak Björk’ün bu sert söylemlerine rağmen Vulnicura internetteki yerini almaktan da geri kalmadı. Björk’ün fikrini neyin değiştirdiğini ise halen bilmiyoruz.

Vulnicura, bu yıl yayınlanan albümlerin çoğu gibi ayrılık üzerine konumlanan bir albüm. Amerikalı aktör sevgilisi Matthew Barney’den ayrılan Björk, hissettiği acıyı sadece şarkılarında değil, albümün her yerinde ortaya koymuş. Albümün adı Vulnicura latin kökenli kelimeler olan “vulnus” ve “cura”dan geliyor; yani “incinme” ve “iyileşme”. Albümün kapağı da göğsünün tam ortasında bir yara olan Björk’ü resmediyor. Vulnicura, Björk’ün sound olarak sürekli yeni şeylerin peşinde olduğunun tipik bir örneği olarak karşımızda. Albümden yayınlanan ilk şarkı ve video olan Lionsong ve albümün açılış şarkısı olan Stonemilker ise mutlaka kulak vermeniz gereken güçlü Björk şarkılarından ikisi.

Florence and the Machine / How Big How Blue How Beautiful

Bu sene Florence and the Machine’in parladığı oldukça şanslı bir sene oldu desek yeridir. Çıkan yeni albümün başarısının yanısıra, bu yaz bacağını sakatlayan Dave Grohl’un grubu Foo Fighters’ın yerine Glastonbury’de headliner olarak yer almaları, grubun ününü dünyanın dört bir yanına yayabilmesine de ön ayak oldu.

Florence and the Machine, Florence Welch’in önderliğinde müzik hayatına atılan bir İngiliz indie pop grubu. Bu sene yayımladıkları yeni albümlerinin dışında iki stüdyo albümleri daha bulunuyor. Florence Welch’in grubun yükünü taşıdığı ise daha grubun isminden kendini belli ediyor. Muhteşem sesi ve inanılmaz sahne karizması sayesinde Florence and the Machine’in konserleri gün geçtikçe daha da kalabalıklaşıyor.

Grubu 2015’in en iyileri arasına sokan albüm How Big How Blue How Beautiful, yine ayrılık acısının ön plana çıktığı albümlerden bir diğeri. Ancak şarkılar melankolik olmaktan, en azından sound olarak, epey uzak. Albümün en güzel şarkısı olan What Kind Of Man, albümün farklı tarzını belli eden şarkı olma özelliğini de taşıyor ve albümde dinlenilmesi gereken şarkıların başında geliyor. Bir diğeri içinse bakmanız gereken şarkı, albümün açılış parçası da olan Ship To Wreck.

Nilipek / Sabah

Türkiye’de müzik sektörünün bir hayli durgunlaştığı bir yıl geçirdik. Neyse ki bu durgunluk bazı güzel albümlerin bizlerle buluşmasına engel olmadı. İşte o albümlerden bir tanesi Nilipek’in pek taze albümü Sabah. Lansmanı daha geçtiğimiz günlerde yapılan albüm, ayağının tozuyla yılın en iyi albümleri arasındaki yerini almaktan geri kalmadı.

Küçük yaşlarından beri müzikle içiçe olan Nilipek, ilk olarak Soundcloud’da yayınladığı şarkılarıyla dikkatleri çekmeyi başardı. En önemli konserlerinden biri de Sofar Sounds İstanbul’da gerçekleşti. Uzun zamandır üzerinde çalıştığı şarkılar albüm haline geldi ve Sabah ortaya çıktı. Nilipek’in yumuşacık sesi, şarkıların naif sound’u ve sözleri, Sabah’ı sakin günlerinize eşlik edecek güzel bir albüm haline getirmiş. Albümden çıkan ilk parça olan Kınalıada, eğlenceli videosu ile mutlaka keşfetmeniz gerekenlerden.

Ars Longa / Günler

Ars Longa’nın belki de çok daha önce çıkması gereken ilk albümü, 2015’te nihayet bizimle olabildi. Grubun bağımsız olarak yayınladığı bu albüm netice olarak çok duyulmamış olsa da, son yıllarda dinleyebileceğiniz en iyi albümlerden bir tanesi, yani es geçmemenizde fayda var.

Ars Longa aslında yeni bir grup değil. Sinan Çulhaoğlu (vokal/gitar) ve Berat İşçioğlu (bas gitar) tarafından kurulan grup, 2005’ten beri alternatif müzik piyasasının içinde yer alıyor. Zaman zaman grup elemanları değişse ve grup dağılma eşiğine gelse de bir şekilde toparlanıp yeni şarkılar yayınlamaya devam ediyorlar. 2011’den beri ha geldi ha gelecek diye beklediğimiz albüm ise bu seneye kısmet oluyor. Grubun konserlerinde çala çala eskittiği şarkılar, yenilenmiş versiyonlarıyla Günler adını verdikleri albümde bir araya geliyor ve ortaya muazzam bir iş çıkıyor.

Apoyevmatini isimli oldukça vurucu bir parçayla açılan albüm, başından sonuna kadar iyi şarkılarla dolu. Herkesin kendinden bir şeyler bulduğu samimi sözler belki de Ars Longa’nın bu kadar çok sevilmesinin en büyük nedeni. Gözyaşı Şişesi ve Ceviz Renk Sandıklar bu açıdan önemli bir yerde duran şarkılardan. Albümdeki favori şarkılardan diğer ikisi ise İstanbul Uyurken ve Merve Matemde.

Şule Demiröz


Önerilen yazılar